21 Mart 2010

Türkiye'de ve Dünya'da Lpg Uygulamaları

Halen her 1.000 kişiye 75 otomobilin düştüğü ülkemizde, sektörün genel değerlendirmesini yaparken her defasında farklı noktalara dikkatleri çekmeye özen gösteriyorum. Ülkemizde otomobil alımı son yıllarda özellikle finansman destekleriyle kolay hale gelmiş olmasına rağmen, otomobil kullanıcısı olabilmenin hala gizli maliyetleri olduğu hepimizce malumdur.  Pek tabi, bu konuda başı çeken yakıt maliyeti konusudur.


Bu bağlamda bu yazımda, günümüzün her geçen gün daha da yaygınlaşan alternatif yakıtı "LPG" üzerine paylaşımlarımız olacak.

Hepimizin bildiği üzere LPG yani; sıvılaştırılmış petrol gazı tüketimi, Enerji Piyasası Denetleme Kurulu raporlarına göre Türkiye'de 2003 yılından bu tarafa istikrarlı şekilde artış gösteren bir tüketim eğilimi içerisinde.. Hiç kuşkusuz temel nedeni, daha ekonomik olması..

Bu noktada basitçe şu hesabı yapalım:

Ülkemizde kilometre başına yakıt harcaması göz önüne alındığında LPG dönüşümüne sahip araçların, benzine nazaran yaklaşık % 40 - 45 daha ekonomik olduğunu gözlemliyoruz.
100 kilometrede ortalama 9 litre benzin tüketen bir otomobilde, bugün her 100 kilometre için benzine 39.60 TL harcanırken, Lpg'li bir otomobilde bu rakam 22.50 TL'de kalıyor.

İşte bu nedenle ülkemizde son üç ayda LPG dönüşümü gerçekleştirilen araç sayısı % 40 artış göstererek 3 milyona ulaşmış bulunuyor. Yine 2007 yılı verilerine Türkiye, LPG kullanımında Güney Kore'nin ardından dünyanın en büyük ikinci pazarı konumuna gelmiş durumda.. Türkiye'yi sırasıyla Polonya, Japonya ve Avustralya gibi ülkeler izliyor. Pazar büyüklüğü, ülke genelinde 7.500 otogaz istasyonuyla 2.1 milyon tonu neredeyse geçiyor.
2008 yılı verilerine göre ülkemizde yaklaşık 2 milyon otogaz dönüşümü yapılmış araç bulunmakta, ülkesel toplam LPG tüketiminin % 61'ini de otomobillere yapılan LPG satışları oluşturmaktadır.
Ülkemizdeki mevcut araç sayısının % 27 gibi ciddi oranında tercih edilen böyle bir ortamda, kuşkusuz dönüşüm sistemleri pazarı hızla büyümeye devam ediyor.
Ancak otogaz pazarının büyük ölçüde büyümesinde LPG kitlerinin son teknolojiye göre üretilmesinin rolü azımsanamayacak kadar büyük. Zira birkaç yıl öncesine kadar beş ila on yaş arasındaki eski ve karbüratörlü araçların dönüşümü yapılıyorken, şimdi ise hem mikserli (eski nesil) hem de sıralı sisteme (enjeksiyonlu) sahip araçlara Lpg dönüşüm kiti takılabiliyor. Bununla birlikte yakın zamana kadar yasal düzenlemelerin ve gerekli denetimlerin olmadığı bu pazarda, 2005 yılından bu tarafa çok sıkı takibe alınarak artık "hizmet yeterlilik" "imalat yeterlilik" "Lpg dönüşümü mühendis yetkisi" belgeleri bulunmayan hiçbir şirketin faaliyet göstermesine izin verilmiyor.
Ayrıca sadece yetkili firmalar tarafından Lpg dönüşümü gerçekleştirilen araçlar makine mühendisleri odalarının mühendislerince tek tek kontrolden geçirilerek, periyodik muayeneler öncesinde bütün Lpg'li araçlardan sızdırmazlık raporu isteniyor. Özetle ilgili kuruluşlar standart dışı malzeme kullanarak otogaz dönüşüm sistemleri montajı yapan firmalara göz açtırmıyor. Otogaz dönüşüm sistemlerinin araçlara montajı sadece bir günde tamamlanabiliyor. Bunun maliyetiyse 850 - 1.500  TL arasında değişiyor. Başta Brc, Zavoli, Atiker olmak üzere büyüklü küçüklü ona yakın firma sektörde tüketicilere hizmet veriyor. Diğer taraftan Fiat, Hyundai, Chevrolet gibi üretici ve ithalatçılar da lokomotif modellerinde Lpg'nin diğer yakıt türlerine nazaran avantajlarını ön plana çıkararak belirli markalarla anlaşma yoluna gidiyor; ya fabrikasyon dönüşümlü ya da teslimat öncesi Lpg dönüşümlü modellerini tüketicilere sunuyorlar. Üstelik mevcut satış sonrası garanti koşullarını devam ettirerek satış hacimlerini ve müşteri memnuniyetlerini artırmaya çalışıyorlar. Bu vesileyle üretici firmaların da geleceği görüp Lpg'li otomobilleri sahiplenmesinin önemli ve sevindirici bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
Toplum olarak çok duyarlı olmadığımız ancak çok önemli olan bir diğer husus; küresel ısınmanın etkilerinin azaltılması için Avrupa Birliği komisyonlarında enerji politikalarına dair önemli çalışmalar yürütülmesi, yapılan bu çalışmalarla otogazın birinci alternatif yakıtlardan biri olması için tavsiye kararının alınmak üzere olduğudur. Bunun temel nedeni, dünyadaki küresel ısınmanın sebep olduğu olumsuz çevre etkilerine karşı karbondioksit emisyon oranının, azot oksit miktarının diğer fosil yakıtlara göre çok daha düşük olmasıdır.
Bu bakımdan benzin ve motorinin aksine toprak ve suyun kirlenme riski söz konusu değildir. Çünkü Lpg dökülme ve yanma esnasında havaya hızla dağılır. İşte bu nedenle atmosfere çok daha az miktarda zararlı gaz salınımı yapmaktadır.

Dünya genelinde LPG kullanımına dair bazı bilgilendirmeler:

Londra'da şehir merkezinde uygulanan trafik ücretinden Lpg dönüşümlü araçlar muaf tutuluyor.

Bazı ABD eyaletlerinde Lpg dönüşümlü araçlara otoyollarda ayrı şerit tahsisi yapılıyor.

Japonya'da devlet, otogaz ve diğer alternatif yakıtların dağıtımı için yeni istasyon kuran firmalara yatırım harcamalarının yarısını geri ödüyor.

Halen Avusturalya, Çin, Fransa, İtalya, Meksika gibi ülkeler toplu taşıma araçlarını Lpg'li sisteme dönüştürmeye devam ediyor.

Hindistan'ın Gujarat bölgesindeki balıkçılar bile yaklaşık 5.000 tekneyi otogazlı sisteme dönüştürmüş bulunuyor.

Ülkemizdeki yetkili kurumların da dünya genelindeki tüm bu değişim ve yenilikleri göz önünde bulundurarak, herşeyden önce doğalgazda % 3 ÖTV uygulaması yaparken Lpg'deki % 40'lık ÖTV uygulamasına son vermesi gerektiğini düşüyorum.

10 Ocak 2010

Yeni Projeler Gerekiyor

Bildiğiniz gibi 30 Eylül 2009 tarihinde hükümetin yürürlüğe koyduğu ÖTV indirimi son buldu. Önümüzdeki günlerin ne gibi gelişmelere gebe olduğu, kuşkusuz hepimizce merak konusu.. Ne varki, geçtiğimiz yılın Ekim ayından bu tarafa % 60 civarında daralma yaşayan sektörün, 16 Mart ile başlayan ÖTV sürecinde ekonomimize sağladığı ciddi katkıyı gören ve bunun olumlu yansımalarını piyasada anlık gözlemleme fırsatı bulan hükümetin, sektör temsilcilerinin fikir ve değerlendirmelerini göz ardı etmeyeceği kanaatindeyim. Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, hükümetin uygulamaya koyduğu, ÖTV indirimi ile bilhassa 16 Mart - 15 Haziran döneminde geçen yıla oranla otomobil satışlarında % 50'lik bir artış sağlanarak, krizin en şiddetli hissedildiği dönemde tavan yapan 150.000 araç stoğu erimeye, sanayide makineler yeniden çalışmaya başlamıştı. İşten çıkarılanlar yeniden fabrikalarına çağrılmıştı. Hatta ACEA (Avrupa Otomotiv Üreticileri Derneği) verilere göre Türkiye, Almanya'dan sonra % 9.5 ile satış hacmini en çok arttıran ikinci ülke olmuştu.
Güncel bilimsel verilere göre, bugün Türkiye otomotiv sektöründe dünyanın en büyük 15.üretici ülkesi durumunda..

Peki ama bundan sonra ne olacak?

İşte bu sorunun cevabını bulmak üzere, Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin farklı üniversitelerden 10 bilim adamına hazırlattıkları "Önümüzdeki On Yıllık Perspektifte Otomotiv Ticaretinin Yol Haritası" konulu çalışmasında sektörün önündeki potansiyel fırsatlar, çözümler ve öneriler aşağıdaki şekilde sıralanıyor.

1. Senaryoya göre ÖTV oranının % 18'e ve % 27'ye indirilmesi durumunda otomobil satışlarında ve buna bağlı olarak vergi gelirlerinde nasıl değişiklikler olacağı tahmini yapılıyor.
ÖTV'nin % 18'e indirilmesi halinde; 2015 yılında satışların 1.020.000 adede ulaşacağı, vergi gelirlerinin ise % 87 artış göstereceği, diğer taraftan % 27'ye indirilmesi halinde ise satışların 900.000 adette kalacağı, buna karşın vergi gelirlerinin % 95 artacağı öngörülüyor.

2. Senaryoya göre 16 yaş ve üzeri araçlarda uygulanması muhtemel 3.500-5.000 TL arası bir hurda indiriminin sektöre yansımaları tahmin edilmeye çalışılıyor. Buna göre 3.500 TL’lik bir hurda indirimiyle satışların 880.000 adet olacağı, vergi gelirlerinin ise % 115 artacağı öngörüsü yapılıyor. Diğer taraftan 5.000 TL'lik bir teşvik ile satışların 940.000 adet, gelirlerinse % 68 artacağı hesap ediliyor.

3. Senaryoya göre
KDV oranının % 18'den % 8'e indirilmesi halinde otomobil satışları ve vergi gelirleri tahmini yapılıyor. Bu durumda 920.000 adet ve % 95 gelir artışı öngörüsü yapılıyor.

4. Senaryoya göre ki bu senaryo sektörün tüm beklentilerini karşılıyor, 16 yaş üzerindeki araçlara 3.500 TL hurda indirimi ve % 10'luk KDV indirimi ile satış hacmi ve vergi gelirleri tahmini yapılıyor. Bu senaryo ile 2015 yılı satışlarının 1.040.000 adet olacağı, vergi gelirlerinin ise % 119 artış göstereceği hesaplanıyor.

Pek tabi bu senaryolar öngörülürken, kişi başına düşen milli gelirin ortalama her yıl için %3 artacağı, akaryakıt ve döviz fiyatlarında ise artış olmayacağı öngörülüyor.

Bu değerlendirmeler ışığında, hükümetin, sektörde kalıcı ve uzun soluklu talep sağlayabilmesi adına tüketicinin kısa ve orta vadede alım gücünü artamayacağına göre, mevcut vergileri ortalama alım gelir düzeyini baz alarak yeniden düzenlemesi ve yeni otomobil alımının kolaylaşmasını sağlayacak projeleri yürürlüğe koyması gerekmektedir.